YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:4
III. Anadolu Köylerinde Hayat: Derin Sefalet ve Cehalet
1. Köylerin Fiziki Koşulları
Köyler, şehirlerden çok daha kötü durumdadır. Evler kerpiçten, bakımsız ve sağlıksızdır. Temizlik yoktur; içme suyu genellikle kirli kaynaklardan sağlanır, lağımlar açıkta akar. Mağmumî, köylerde yediden yetmişe herkesin frengili olduğunu aktarır.
“Atranos’ta (Orhaneli) dağ köylerinde yediden yetmişe kadar frengili insanlar vardır.”
2. Sağlık ve Salgınlar
Köylerde sağlık hizmeti yok denecek kadar azdır. Doktor bulunmaz, ilaç yoktur. Kolera, tifo, dizanteri, frengi gibi hastalıklar köylerde hızla yayılır. Çukurova’da pamuk tarlalarında çalışan insanlar, salgın hastalıklar ve kötü beslenme nedeniyle “böcekler gibi dökülüp gitmektedirler.” Mağmumî, köylere gittiğinde yanında getirdiği ilaç ve malzemelerle adeta seyyar bir hastane kurmak zorunda kalır.
3. Eğitim ve Cehalet
Köylerde ve kasabalarda, eğitim işleri içler acısıdır. Ahırlarda, ölü yıkanan teneşirliklerde çacuklara yetersiz dini eğitim verilmektedir. Modern eğitim kurumları yoktur. Hacı, hoca ve müftü takımı, çağdaş hekimliğe ve eğitime karşı çıkar.
“Köylerde ve kasabalarda, karanlık kafalı hocalar ahırlarda, ölü yıkanan teneşirliklerde üç beş zavallı çocuğa bilim diye ne olduğunu kendilerinin de bilmedikleri masalları, hurafeleri öğretir, heceletirir, ezberletir ve geleceğin yobazlarını yetiştirirler.”
4. Geçim ve Tarımsal Yaşam
Köylerde halkın büyük çoğunluğu tarımla uğraşır, fakat üretim teknikleri ilkel, verim düşüktür. Çukurova’da pamuk tarlalarında çalışanlar, ağır çalışma koşulları ve salgın hastalıklar nedeniyle erken yaşta ölürler. Tarımsal üretim çoğu zaman dışa bağımlı ve aracılar tarafından sömürülmektedir.
5. Sosyal Yapı ve Yerel Eşraf
Kasabalarda kimi açıkgöz, kimi vicdanlı ve içtenlikli eşraf, gelen geçeni ve asalak hocaları doyurur, barındırır. Yerel yönetimler ise çoğu zaman cahil ve çıkarcı kişilerin elindedir. Devletin halk üzerindeki etkisi zayıftır; toplumsal dayanışma ise geleneksel ağlar üzerinden yürütülür.
IV. Halkın Gündelik Yaşamı: Sefalet, Umutsuzluk ve Direnç
1. Gündelik Hayatın Zorlukları
Halkın gündelik yaşamı, sefalet ve yokluk içinde geçmektedir. Açlık, hastalık, işsizlik ve umutsuzluk yaygındır. Mağmumî, köy ve kasaba ziyaretlerinde karşılaştığı manzaraları şöyle özetler:
“Bunlar açlık ve koyu sefalet görüntüleridir. Bu yapıtta yüz yıl öncesindeki Anadolu’da ve saf insanların özlemini çektiği eski imparatorluk ülkelerinde yaşanan karabasandan farksız serüvenlerin hüznünü bulacaksınız.”
2. İnanç, Hurafe ve Dini Hayat
Halkın büyük kısmı, dini liderlerin etkisi altında, hurafelerle dolu bir hayat sürmektedir. Hacı, hoca ve müftü takımı çağdaş tıbba karşı çıkmakta, halkı modern bilim ve eğitimden uzak tutmaktadır. Dini eğitim, çoğunlukla Arapça duaların anlamı bilinmeden ezberletilmesi ve hurafelerin aktarılması şeklindedir. Bu, toplumsal ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biridir.
3. Kültürel Hayat ve Medya
Türklerin iletişim olanakları yoktur; gazetecilik, yayıncılık, sanat ve müzik alanlarında ciddi bir yoksunluk vardır. Dağ başlarında kaval öttüren çoban dışında, müzikle ilgili bir etkinlik yoktur. Buna karşılık, Rum topluluklarında çalgılı gazinolar ve canlı bir sosyal hayat vardır. Resim ve diğer güzel sanatlar ise neredeyse hiç yoktur.
4. Yabancı Misyonerlerin Etkisi
Fransız ve Amerikan misyonerleri, Osmanlı’nın boş bıraktığı alanlarda hastaneler, okullar ve hatta üniversiteler açmakta, modern tıp ve eğitimi yaygınlaştırmaktadır. Bu durum, Osmanlı’nın kendi halkına sunduğu hizmetlerin ne kadar yetersiz olduğunu gösterir ve Anadolu insanının çaresizliğini daha da derinleştirir.
V. Mağmumî’nin Seyahatlerinden Kesitler: Günlük Hayatın Ayrıntıları
1. İstanbul’dan Bursa’ya Yolculuk
Mağmumî’nin çocukluk yıllarından beri içinde taşıdığı “gezmek ve görmek” arzusu, onu hekim olarak Anadolu’nun farklı köşelerine taşır. 1894’te kolera salgını nedeniyle Bursa’ya atanır. Seyahate çıkmadan önce ilaçlar, tıbbi aletler, çamaşır, kitap, mum, çatal-kaşık ve tuvalet kutusunu özenle hazırlar. Bu hazırlık, Anadolu’da sağlık altyapısının ne kadar zayıf olduğunu gösterir.
“Bir asker savaşa gideceği zaman ilk önce silahlarını sağlayacağı ve onları dikkatle muayene edeceği gibi bir hekim de yola çıkacağı vakit kendi silahlarını yani gerekli ilaçları tedarik etmeyi unutmamalıdır... Gerçekten Bursa’da bunlar bulunmaz değilse de köylere gitmek de olası olduğundan ihtiyatlı olmak gerekiyordu.”
Yolculuk, vapur, kayık ve kara yolculuğu gerektirir. Gemi yolculuğu sırasında karantina görevlileriyle tanışır; ailesi, koleralı bir bölgeye gittiği için endişelidir.
2. Bursa’da İlk İzlenimler
Bursa, Osmanlı’nın ilk başkentlerinden biri olmasına rağmen, 19. yüzyıl sonunda büyük bir çöküş içindedir. Şehirde lağımlar içme sularına karışmakta, temizlik ve hijyen yok denecek kadar azdır. Hastaneler yetersiz, doktor ve ilaç bulmak zordur. Mağmumî, yanında getirdiği ilaç ve malzemelerle köylere gitmek zorunda kalır. Devlet, kolera ile mücadele için gönderdiği doktorun yol parasını bile ödeyemez.
3. Adana ve Çukurova
Adana, 40 bin nüfuslu büyük bir şehir olmasına rağmen, lağımlar sokaklarda akar, sağlık hizmetleri yoktur. Tarsus’ta günde 15-20 kişi koleradan ölmekte, ölüleri gömecek insan bulunmamaktadır. Çukurova’da insanlar pamuk tarlalarında ağır koşullarda çalışır; salgın hastalıklar, kötü beslenme ve yetersiz barınma nedeniyle erken yaşta ölürler.
VI.Anadolu’nun Gerçek Yüzü ve Tarihsel Dönüşüm
Serafeddin Mağmumî’nin anıları, Osmanlı’nın son döneminde Anadolu’nun şehir ve köylerinde yaşanan sefalet, cehalet, hastalık ve umutsuzluğu çarpıcı biçimde gözler önüne serer. Anadolu’da şehirler altyapıdan yoksun, köyler ise derin bir yoksulluk ve cehalet içinde yaşamaktadır. Halkın gündelik hayatı, açlık, hastalık, işsizlik ve umutsuzlukla kuşatılmıştır. Modernleşme çabaları ise, devletin zayıflığı, yerel yönetimlerin cahilliği ve dini liderlerin direnci nedeniyle başarısız olmuştur.
Mağmumî’nin gözlemleri, Anadolu’nun yüz yıl önceki trajik manzarasını anlamak ve bugün ulaşılan gelişmenin kıymetini bilmek açısından son derece değerlidir. Anadolu’nun şehir ve köylerinde yaşanan bu derin çöküş, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte başlayan modernleşme ve kalkınma hamlelerinin tarihsel gerekliliğini de açıkça ortaya koyar.
5. Bölüm haftaya yayınlanacak.
Kaynak:
Serafeddin Mağmumî, Bir Osmanlı Doktorunun Anıları
Yorumlar
Yorum Gönder