Kayıtlar

2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BOZKURT'UN CUMHURİYET VİZYONU

1920’lerde Anadolu’da yeni bir rejim doğarken, bu rejimin temelini sadece silah değil, fikir ve hukuk oluşturuyordu. Mahmut Esat Bozkurt, işte bu fikrî zemin üzerinde yükselen Cumhuriyet’in en tutkulu savunucularından biriydi. Ona göre Cumhuriyet sadece bir yönetim şekli değil, halkın efendi olduğu bir inkılabın adıydı. Peki, Bozkurt’a göre “halk devleti” neydi? Bozkurt’un kaleminden çıkan “Halk Devleti Düsturları”, “Millet Saltanatı” ve “Türkiye Halk Cumhuriyeti” gibi yazılar, onun halkçılık anlayışını açıklığa kavuşturur. Cumhuriyet, sadece padişahın yerini meclisin alması değil, halkın doğrudan devletin sahibi olması anlamına geliyordu: “Cumhuriyet sadece bir şekil değildir, bir ruhtur. Bu ruh halkın iradesidir.” [1] Bozkurt, halk egemenliğini şeklen değil, sistemli ve kurumsal olarak yerleştirmek ister. Ona göre “halk devleti”, halkın sadece seçimde değil, gündelik idarede de söz sahibi olduğu bir düzendir. [2] --- 1921 Anayasası'nın hazırlanışı sırasında Bozkurt, “kuvvetler bi...

14. YÜZYIL ANADOLU'SU

Bir Faslı Seyyahın Anadolu Ziyareti İbn Battûta, 14. yüzyılın en büyük seyyahlarından biridir. Fas'ın Tanca şehrinden yola çıkan bu meraklı gezgin, 30 yıl süren seyahatlerinde Kuzey Afrika’dan Çin’e, Endülüs’ten Hindistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı adım adım gezmiştir. Ancak onun "er-Rihle" adıyla bilinen seyahatnamesinin en dikkat çekici bölümlerinden biri şüphesiz Anadolu'ya dair gözlemleridir. 1330’ların Anadolu’su, beylikler dönemini yaşamaktadır. Selçuklu otoritesinin zayıfladığı, İlhanlı etkisinin sürdüğü ama Osmanlı gibi yeni güçlerin yükselmeye başladığı bir dönemdir. İşte bu dönemde Anadolu’ya gelen İbn Battûta, şehirlerde yaşayan sıradan insanları, kadınları, esnafı, sufileri ve yöneticileri de gözlemleme fırsatı bulmuştur. Onun gözlemleri bugünkü tarih yazımı için eşsizdir. İbn Battûta’nın seyahatnamesinde Anadolu’nun siyasi yapısına dair pek çok ipucu vardır. Seyyahın gözlemlerine göre bu topraklar çeşitli beyliklerin hâkimiyeti altındadır. Bu be...

PEK UYANIK BİR UYKU'DAN CUMHURİYET'E

Türk İnkılaplarının bir çoğunun Cumhuriyetten önce de bazı aydınların dile getirdiği bilinen bir gerçek. Ancak bu dile getirenler arasında öyle biri var ki bizzat Atatürk'e ilham kaynağı olmuştur. Bir milletin kaderi yalnızca savaş meydanlarında değil, kalemle yazılan düşüncelerle de belirlenir. İsmail Hakkı Kılıçzade’nin 1912’de İçtihat Dergisine yazdığı “Pek Uyanık Bir Uyku”, Türk inkılaplarının fikirsel babası sayılabilir. Onun hayalini kurduğu toplum, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’te büyük ölçüde hayata geçirilmiştir. Bugün bu yazı yeniden okunmalı, tartışılmalı ve genç kuşaklara anlatılmalıdır. Çünkü o “uyanık uyku”, hâlâ Türkiye’yi uyandırmaya devam ediyor. İsmail Hakkı Kılıçzade, 1872 yılında Osmanlı’nın Niş (bugünkü Sırbistan) şehrinde doğdu. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Manastır’a göç etmek zorunda kaldı; bu yıllarda özellikle Manastır’da eğitimini sürdüren Kılıçzade, pozitif bilimlere ve biyolojik materyalizme yakın fikirler geliştirdi. 1890’da İstanbul’daki Mühendishan...

VAHDETTİN VE MİLLİ MÜCADELE

Resim
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışı, Milli Mücadele'nin fiilen başlaması anlamına gelir. Ancak bu önemli olayın ardından, Atatürk'ün Samsun'a gönderilmesinde dönemin padişahı Vahdettin'in etkili olduğu yönünde çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddialar, özellikle bazı tarih yorumcuları ve siyasi çevreler tarafından zaman zaman gündeme getirilmiş, Atatürk'ün liderliğinin bağımsızlığına gölge düşürme amacı taşımıştır. Oysa tarihsel belgeler ve dönemin resmi kayıtları, bu tür iddiaların asılsız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.   İDDİALARIN ÇIKIŞ NOKTASI Atatürk’ü Samsun’a Vahdettin’in gönderdiği iddialarının ilk çıkış noktalarından biri, 1929 yılında Mevlanzade Rıfat’ın Halep’te yayımladığı “Türkiye İnkılâbının İç Yüzü” adlı kitapta ortaya atılmasıdır. Bu kitapta, Vahdettin’in 14 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’e bir ferman verdiği ve onu Kurtuluş Savaşı’nı başlatması için Anadolu’ya gönde...

YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:5

Resim
5. Bölümde Ahmet Haşim’in 3 Eylül 1919 tarihli Anadolu’nun o dönemdeki içler acısı durumunu gözler önüne seren mektubunu aktaracağız. Bu mektup, dönemin Manisa milletvekili Refik Şevket Bey’e hitaben yazılmıştır. Ahmet Haşim, İaşe-i Umumiye İdaresi Heyet-i Teftişiyesi'ndeki görevi gereği Niğde, Nevşehir ve çevresinde bulunmuş ve gözlemlerini bu mektupta dile getirmiştir.  Mektup, Anadolu köylüsünün yaşadığı zorlukları ve sefaletini çarpıcı bir dille anlatmaktadır. Ahmet Haşim'in gözlemleri, dönemin sosyal ve ekonomik koşullarını anlamak için değerli bir kaynak niteliğindedir.  Özellikle şu ifadeler çok çarpıcıdır: “ Öküz götünden düşen en ufak bok parçasını toplamak üzere dirseklerine kadar bulaşık elleri ve hırstan gözbebekleri fırlamış gözleriyle yere kapanırlar .” Ahmet Haşim’in Refik Şevket Bey’e Mektubu (3 Eylül 1919) “Kardeşim Refik, Anadolu’dan yeni geldim. Yanımda birkaç vesika ve bir tomar da hâtıra getirdim. Eğer yolda rastladığım millet fertlerind...

YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:4

Resim
III. Anadolu Köylerinde Hayat: Derin Sefalet ve Cehalet 1. Köylerin Fiziki Koşulları Köyler, şehirlerden çok daha kötü durumdadır. Evler kerpiçten, bakımsız ve sağlıksızdır. Temizlik yoktur; içme suyu genellikle kirli kaynaklardan sağlanır, lağımlar açıkta akar. Mağmumî, köylerde yediden yetmişe herkesin frengili olduğunu aktarır. “Atranos’ta (Orhaneli) dağ köylerinde yediden yetmişe kadar frengili insanlar vardır.” 2. Sağlık ve Salgınlar Köylerde sağlık hizmeti yok denecek kadar azdır. Doktor bulunmaz, ilaç yoktur. Kolera, tifo, dizanteri, frengi gibi hastalıklar köylerde hızla yayılır. Çukurova’da pamuk tarlalarında çalışan insanlar, salgın hastalıklar ve kötü beslenme nedeniyle “böcekler gibi dökülüp gitmektedirler.” Mağmumî, köylere gittiğinde yanında getirdiği ilaç ve malzemelerle adeta seyyar bir hastane kurmak zorunda kalır. 3. Eğitim ve Cehalet Köylerde ve kasabalarda, eğitim işleri içler acısıdır. Ahırlarda, ölü yıkanan teneşirliklerde çacuklara yetersiz dini eğiti...

YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:3

Resim
Anadolu’nun Gerçek Yüzünü 3. Bölümde Serafeddin Mağmumî’nin Anıları Işığında Osmanlı’nın Son Döneminde Toplum, Sağlık ve Yaşamını inceleyeceğiz. Geçmişin Gerçekliği ve Mağmumî’nin Tanıklığı Tarihsel geçmişe duyulan özlem, çoğu zaman gerçekliğin üzerini örten bir perde işlevi görür. Özellikle Türkiye gibi köklü dönüşümlerin yaşandığı bir coğrafyada, geçmişe atfedilen güzellikler çoğu zaman bir ütopyanın yansımasıdır. Serafeddin Mağmumî’nin “Bir Osmanlı Doktorunun Anıları” adlı eseri, bu tür nostaljik bakış açılarını sorgulayan ve Osmanlı’nın son dönem Anadolu’sunun toplumsal, ekonomik ve kültürel manzarasını çıplak gerçekliğiyle ortaya koyan nadir kaynaklardan biridir. Mağmumî, 1860’lı yıllarda İstanbul’da doğmuş, II. Abdülhamit’in baskıcı rejiminde hekimlik yapmış, Paris’e kaçmış, İttihat ve Terakki’nin kuruluşunda rol almış, sonrasında Mısır’a yerleşmiş ve Kral Faruk’un doktoru olmuştur. Onun anıları, Anadolu ve Suriye’deki şehir ve köylerin, halkın ve sağlık sisteminin du...

YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:2

Resim
6. Ekonomik Yaşam: Tarım, Hayvancılık ve Zanaat 6.1. Tarım ve Hayvancılık Anadolu’nun ekonomik hayatı büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanır. Tarımda geleneksel yöntemler hâkimdir; modern alet ve teknikler nadiren kullanılır. “Köylüler, saban ve öküzle tarlayı sürer. Ürünler çoğunlukla kendi ihtiyaçları için yetiştirilir; fazlası ise kasaba pazarında satılır.” 6.2. Zanaat ve El Sanatları Kasaba ve şehirlerde ise zanaatkârlık gelişmiştir. Demircilik, bakırcılık, dokumacılık, halıcılık gibi el sanatları yaygındır. Her kasabanın kendine özgü bir zanaatı vardır. 6.3. Ticaret ve Pazarlar Haftalık pazarlar, köylüler için ürünlerini satma ve ihtiyaçlarını karşılama fırsatıdır. Ticaret, çoğu zaman gayrimüslimlerin elindedir. “Pazar günü, köyden kasabaya giden yollar insan ve hayvan kalabalığıyla dolar. Herkes elindeki ürünü satmaya, ihtiyacı olanı almaya çalışır. Pazar, aynı zamanda haberleşme ve eğlence yeridir.” 7. Gündelik Hayatın Ritmi: Zaman, Mekân ve Alışkanlıklar 7.1. Gü...

YIKILIŞ DÖNEMİ OSMANLI'DA GÜNDELİK YAŞAM | BÖLÜM:1

Resim
Osmanlı’nın son dönemlerinde Anadolu insanının günlük yaşantısını,ekonomik ve sosyal durumunu kaynak niteliğinde 2 kitap ışığında inceleyeceğiz. Anadolu’nun 19. Yüzyıldaki Günlük Hayatı ve Toplumsal Yapısı: Moltke’nin Gözünden Bir Dönemin Panoraması   Moltke’nin Anadolu’suna Bakış yüzyılın ikinci çeyreğinde, Osmanlı İmparatorluğu modernleşme sancıları içindeyken, Prusyalı subay Helmuth von Moltke Anadolu’yu adım adım dolaşır. Moltke’nin “Türkiye Mektupları”, yalnızca askeri gözlemler değil, Anadolu insanının gündelik hayatının, değerlerinin, toplumsal ilişkilerinin ve kültürel kodlarının da birinci elden anlatımıdır. Bu yazıda, Moltke’nin satır aralarından Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında, şehirlerinde yaşayan insanların dünyasına, toplumsal konumlarına ve değişen/dönüşen hayatlarına odaklanacağız. 1. Anadolu’nun Fiziki ve Sosyal Coğrafyası 1.1. Coğrafyanın İnsan Yaşamına Etkisi Moltke, Anadolu’nun coğrafi çeşitliliğini, halkın yaşam biçimini belirleyen başlıca uns...